Sayfalar

‘Aşk Hikayeleri’ Kategori Arşivi

PostHeaderIcon Bana Nefes Alan Hiç Bir Canlıyı Sevme Şansı Vermediler, İncir Reçeli – Final (Ağlatan) Sözleri

Bana Nefes Alan Hiç Bir Canlıyı Sevme Şansı Vermediler, İncir Reçeli – Final (Ağlatan) Sözleri

Bana Nefes Alan Hiç Bir Canlıyı Sevme Şansı Vermediler, İncir Reçeli - Final (Ağlatan) Sözleri

Bana Nefes Alan Hiç Bir Canlıyı Sevme Şansı Vermediler, İncir Reçeli - Final (Ağlatan) Sözleri

Buldum seni aşkım, aç gözlerini yalvarırım aç gözlerini, affet beni, ben de diğerleri gibi davrandım, lütfen yalvarırım aç gözlerini … Aç ve beni affet aşkım, ölümsüzsün artık.

+ Hoşgeldin hayatım

– Buldum seni !

+ Çıkar beni burdan .. Babam bu hastalığı evimize taşıdığında ben daha doğmamışım, annem aylarca bana emzirdiğinin süt olduğunu sanmış. Gerçeği öğrenince; hem babamın aldatmasına hem de beni zehirleyişine dayanamadı ve tedaviyi bıraktı.İntihar etti dediğimde yalan söylememiştim.

Bende annemin yolundan gittim. Herkesin hastalığını yüzüne vurarak yaşayacağın uzun bi ömürdense, herkesmiş gibi davranarak yaşanan kısa bi ömür daha iyiydi sevdiğim.. Doktorlar soğuk algınlığından öleceğimi söylediler. Ne komik dimi? Bu hastalık insanı önce yaşarken öldürüyor, bana nefes alan hiçbir şeyi sevme hakkı vermediler.. Ben de İncir Reçeli’ni sevdim. İncir Reçeli sendin aşkım, şimdi kapat gözlerini .. Yapacağın güzel şeyleri düşün, beni unut demeyeceğim çünkü ben seni unutamazdım. Ama sakın hayata küsme. Ben yaptığın her şeyde yanında olacağım. Sabah yine radyonun sesiyle uyanıcaksın.enerjiyle yatağından fırlayıp radyoyu kısıcaksın. Sonra pencereyi açıp dışarı doğru geriniceksin. Dışarda hikayelerini anlatmanı bekleyen binlerce hayat var, hepsi de anlaşılmayı bekliyor benim gibi. Yaz aşkım; hiç durmadan yaz. Birbirlerini anlat onlara. Birbirlerine değerek, dokunarak yaşayabilmenin güzelliklerini anlat .. Birbirlerine karışmayı anlat .. Yaşam savaşı içinde yaşamayı, yaşatmayı unuttuklarını anlat. Sevişmeyi anlat onlara .. En zor anlarda bile hiç ayrılmamacasına tek vücut olabilmeyi anlat. Yalnız yürümek zor, kolayını anlat. Aç artık gözlerini aşkım .. Söz veriyorum her şey çok güzel olucak .. Ben sana karıştım aşkım .. Artık daha güçlüsün ..

Bi gün şöforün aniden camı açabileceğini anlat …
Bana Nefes Alan Hiç Bir Canlıyı Sevme Şansı Vermediler, Bende Suyu Sevdim. “Can Suyum” Sendin “AŞKIM”..İncir Reçeli - Final (Ağlatan) Sahneleri - İncir Reçeli - Final (Ağlatan) Sözleri

15.015 Okuma

PostHeaderIcon Ölmekten Çok Korkuyorum. Neden mi? Sevdiğimi Birdaha Göremeyeceğim İçin…

Ölmekten Çok Korkuyorum. Neden mi? Sevdiğimi Birdaha Göremeyeceğim İçin…

Ölmekten Çok Korkuyorum. Neden mi? Sevdiğimi Birdaha Göremeyeceğim İçin...

Ölmekten Çok Korkuyorum. Neden mi? Sevdiğimi Birdaha Göremeyeceğim İçin...

5.950 Okuma

PostHeaderIcon Ateş ve Suyun Aşk Hikayesi

Ateş ve Suyun Duygusal Hüzünlü Aşk Hikayesi

ATES BIRGUN SUYU GORMUS YUCE DAGLARIN ARDINDA
SEVDALANMIS ONUN DELI DALGALARINA
HIRCIN HIRCIN KAYALARA VURUSUNA
YUREGINDEKI DURULUGA
DEMIS KI SUYA
GEL SEVDALIM OL!
HAYATIMA ANLAM VEREN MUCIZEM OL
SU DAYANAMAMIS ATESIN GOZLERINDEKI SICAKLIGA
AL DEMIS;
YUREGIM SANA ARMAGAN…
SARILMIS ATESLE SU BIRBIRLERINE
SIKICA,KOPMAMACASINA
ZAMANLA SU , BUHAR OLMAYA
ATES,kÜL OLMAYA BASLAMIS
YA KENDISI YOK OLACAKMIS,YA ASKI..
BASTAN ALINLARINA YAZILAN KADERIDE
YÜREGINDEKI KADERIDE
ALIP GITMIS UZAK DIYARLARA SU…
ATES KIZMIS,ATES YAKMIS ORMANLARI
ARAMIS SUYU DIYARLAR BOYU
GUNLER BOYU,GECELER BOYU
BIRGUN GELMIS SUYA VARMIS YOLU
BAKMIS O DURU GOZLERINE SUYUN
BIRAZ KIRGIN BIRAZ HIRCIN
VE O ZAMAN ANLAMIS KI ;
ASKIN BAZEN GITMEK OLDUGUNU
AMA GITMENIN YITIRMEK OLMADIGINI…
ATES DURMUS ,SUSMUS,SONMÜS ASKIYLA
ISTE O ZAMANDAN BERIDIRKI ;
ATES SUDAN
SU ATESTEN KACAR OLMUS…
ATESIN YUREGINI SADECE SU
SUYUN YUREGINI
SADECE ATES ALIR OLMUS

11.674 Okuma

PostHeaderIcon Ölümsüz Aşk Gerçek Bir Aşk Mektubu [Yangında Bulunan Bir Mektup]

Ölümsüz Aşk [Yangında Bulunan Bir Mektup]

Bu mektup tamamen yanmış bir evde itfayeciler tarafından en ufak ufak bir zarar görmemiş şekilde bulunmuştur…..

Gözüm duvarda duran saate ilişti yavaşça akıp giden zamana esir bir ben varım sanki koca evrende.Eski kurmalı saatlerden di duvardaki.Ufakken babam divanın tepesine çıkar itinayla raf ta saklı duran kurma kolunu çıkarır saati kurmaya başlardı roma savaş gemisinde forsalık yapanlar kadar kolu çevirdiği söylenmesede gene bayağı uğraşırdı o saati kurmak için.

Bayağı da gürültü yapardı hani.Çocukluğumun en güzel anılarının bir köşesine mutlaka o saatin sesi de işlenmişti.Ali ile kavga edip eve gelip anneanemin eski kuranını dolaptan çıkarıp
-seninle bir daha konuşmayacağım kurana el basıyom ben …dediğim
daha sonrada Ali ile kan kardeş olduğum zamanda o saatin sesi vardı evde
İlk kez aşık olmuştum.Uyuyamıyordum geceleri yatağımda o saatin sesi vardı kulağımda .Gidip gelen tik tak lar arasında hayatın sesini dinliyordum belkide

En son ne zaman oturup hiç bir iş yapmadan boş boş saate baktık hatırlayan varmı
Veya ne zaman akreple yelkovan farkını sadece zamanı anlamak için değil hayata bakmak için baktık.
Gene o saatte takılı kaldı gözüm.Mahpus sanki gözlerim akan zamana bakmaya.Ne kadar sevdiğimi onu kaybedince anlamak çok kötü yapıyor insanı.Son kez elini tuttuğum anın hazzını her an duyabilmek kadar ızdırap veren bir durum yok bana şu faniyatta.Elini bir daha tutamayacağını bilmek.
Oysa ne güzel düşlerimiz vardı

Nikah memuru bana sen mehmet oğlu hakan şahin kazım kızı ayşe sılaseverle evlenmeyi kabul ediyormusun diyecek ben biraz düşünecek sonra espriyi patlacaktım
-Hayır diyebilmeyi çok isterdim ama felaket aşığım memur bey

Hayalimizdeki gibi güzel bir evimiz olacaktı dışı kırmızı ya boyalı mavi pancurlu camları olan bir ev.
Bahçesine güller dikecektik bide kenarı bi kümes yapıp tavuk besliyecektik hani şu iri olanlardan her gün iki yumurta veren cinsten.Bir salıncağımız olacaktı liseli aşıklar gibi orada sallanacaktık beraberce gözlerimizin içine baka baka Beş çaylarımız meşhur olacaktı bütün arkadaşlar toplanacak sokak başındaki eski atölyede çalışan sami ustaya yaptıracağımız çardağın altında oturacaktık beraberce çaylar bahane sohbet şahane diyecek ama gene çatlayana kadar çay içecektik hani.Hani kızımız olursa aslıhan oğlumuz olursada batuhan koyacaktık.Batuhan ben kendi zevkime göre giydirecek Aslı hanıda sen giydirecektin.Sonra bir gramofon alacaktık eve birde 35 lik plak akşamları onu dinliyecektik yaşlanınca ağır ağır çalsın bırak diyerek kızacaktık çocuklara
Hani elele beraber ölecektik yan yana gömülecektik

Dün gibi aklımda herşey
İçim içime sığmıyordu adeta.Arnavut kaldırımlı dar sokaktan kedileri kovalayarak geçtim gene.Fuat abinin çiçekçi dükkanından en sevdiğin çiçeklerden yaptırmıştım güzel ce hediye paketi olsun deyip beşiktaş muhabbetine dalmıştım yine

Adımlarımı daha da sıklaştırdım heyecandan kalbim duracaktı adeta her buluşmamda yaşadığım heyecan hissiyatını tekrar yaşıyordum.Güzelimi düşünmekten yolu göremiyordum adeta boş boş bakan bir kör gibi buluşma yerimize gidiyorum

Her zaman olduğu gibi gene kağıt helva alır yine boğaza bakan bankımıza oturur konuşmadan saatlerce dururduk öylece.Kelimelerin kifayete gelmediği yer de susardık sadece aşkın cümle kalıbına girmediği yerde.Sonra durup dururken sana yazdığım şiiri okurdum gözlerimin içine bakar her şeyi anlatırdın bana konuşmadan.

Elini tutmaya bile kıyamazdım senin saçlarını okşamaya aslında sana bakmaya bile kıyamazdım eskir o yeşil bakışların diye

Sonra belki yine o ağacın dibine giderdik.Aşkımızın 3.gününde ölene kadar yazdığım seninde gözlerimin içine bakıp o kadarcıkmı deyip gözlerin mezarım olsun yazdığın ağacın altın****ece olurdu belki orada senle otururken.Farkına varmazdık biz zamanın nasıl geçtiğinin güneş aya ve yıldızlara bırakmış olur du yerini.Ilık ılık eserdi meltem yavaşça yüzümüze vururdu.Saçların savrulurdu havada serbest çe
Derin bir iç çekerdim ben en sonunda ayrılık vakti gelince

Seni ne zaman görürüm acaba deyip rüyalarımda başlardım yüzüne bakmaya doyamamalara
Saat tam 12 de aya bakardık ikimizde hatırlarmısın.Aynı anda birbirimizi görüdük ayın üstünde.Şarkımızı orada söylerdik beraberce sanki duyar gibi olurdum sesini

Yavaşça geliyordum buluşma yerimize.Uzakta göründü işte parkımız
Karşı kaldırıma geçerken bir kaza farkettim iki dolmuş çarpışmıştı birbiri ile etraf bayağı kalabalıktı parka oturdum ve ayşeyi beklemeye başladım bir taraftanda kaza yerine bakıyordum.Yanımdan geçen iki çocuğun konuşmasına şahit oldum

-nasıl sıkışmış oraya öyle ya
ne oldu ki …dedim
-abi şuradaki kazada bir kız arabada sıkışmış çıkartamıyorlar çok kan kaybetmiş ölecek diyorlar dedi
gidip bakacaktım ama ayşe gelir beni bulamaz diye gidemiyordum bir türlü aradan 2 saat geçti cep telefonu çalıyor ama cevap vermiyordu

merak daha ağır bastı ve kazaya bakmak için doğruldum yerimden bayağı kalabalıktı arabaların etrafı güç bela kalabalığı aşıp şıkışan kızın yanına doğru ilerledim yüzü bana dönük değildi yanında bir doktor vardı kalktı ve söylenerek geçti yanımdan
-gitti çok kan kaybı var gitti

kurtarma ekipleri kızı kurtarmaya uğraşıyorlardı ama nafile çok fena şıkışmıştı acıdım onun bu haline tam arkamı dönüp gidecektim hayatımda duyduğum yüreğimi yaralamaya yetecek bir söz işittim sıkışıp kalan kızın ağzımdan
-mehmet mehmet

kalbimden vuruldum hemen kıza doğru yönelip yüzünü bana çevirdim ekipler beni uzaklaştırmaya çalışıyordu dizleriminn üstüne çöktüm kaldım

AYŞEYDİ O KIZ AYŞE
Ellerini tuttum ilk gün ki gibi sıcaktı hala başından akan kanlar kaşlarını kırmızıya boyamıştı hıçkıra hıçkıra ağlıyordum
-o yazıyı hatırlıyormusun dedi ayşe
-evet aşkım ama konuşma yorma kendini dedim
-ben ölüyorum sen ölene kadar yazmıştın sevmeye devam edecekmisin beni ..dedi
ağlamaya taakatim kalmamıştı kırrmızıya bulanmış yüzünü öpüp sonsuza kadar dedim
güldü derin bir iç çekti
– seni bekliyordum gözlerime dikkatlice bak şimdi…. dedi
baktım baktım derin derin baktım
-artık ölebilirim gözlerin mezar dedi
son kez ellerimi sıkıca sıktı ve boşaldı elleri bir anda….. ölmüştü
çiçekler elimde yetim öylecene kala kalmıştı yüzünü örttüm çiçeklerle
son kez baktım gözlerine hala gülüyor gibiydi elimle kapadım yavaşça kulağına eğildim
bekle beni bekle diyerek kalktım ayağa
hızlıca koşmaya başladım trafiğin yoğun olduğu yere tam kendimi bir kamyonun altına atacakken onun sesi geldi kulağıma
-henüz değil bekle henüz değil aşkım
aradan 1 yıl geçti
saate bakıyorum hala saat yamuldu yavaşça yere düştü alevler yalamaya başladı topuklarımı artık.Alt kattaki komşunun evinde çıkmış meğerse yangın
o gün duyduğum sesi tekrar duydum daha kuvvetli söylüyordu sanki haykırıyordu adeta…
-işte şimdi aşkım işte şimdi
artık vaktiydi hayatta aşkıyla yanmıştım şimdi yanarak ona kavuşacaktım
-bekle beni kar tanem geliyorum..

8.409 Okuma

PostHeaderIcon Ölümsüz Kırmızı Güllerin Hikayesi

Ölümsüz Kırmızı Güllerin Hikayesi-Sevgiliye Ölümsüz Kırmızı Güller – Rose’un Hikayesi

Ölümsüz Kırmızı Güller

Kan rengi, kıpkırmızı güllere bayılırdı. Zaten onlarla adaştı da. Rose… Gül… Kocasının sevgili Rose’u…

Her yıl Sevgililer Günü’nü kapının önünde bulduğu enfes fiyonklarla süslü kucak dolusu kırmızı güllerle kutlardı. Hiç aksamadan. Hatta, eşini kaybettiği yıl dahi kapısı çalınmış, gülleri kucağına bırakılmıştı..Tıpkı geçmişte olduğu gibi, küçük bir kartla birlikte..

Her yıl güllere iliştirdiği karta aynı cümleleri yazardı: “Seni, geçen sene bugünkünden, daha çok seviyorum…” Birden, bunların son gülleri olduğunu düşündü.. Önceden ısmarlanmış olmalıydı.. Öleceğini nasıl bilebilirdi?.. Zaten her seyi önceden planlamayı ve yapmayı severdi, yumurta kapıya gelmeden…

Gülleri özenle içeri taşıdı..saplarını kesti, vazoya yerleştirdi.. Vazoyu da konsolun üzerine, eşinin kendisine gülümseyen fotoğrafının yanına koydu. Orada kocasının koltuğunda oturup saatlerce güller ve fotoğrafı seyretti sessizce.. Bitmek bilmeyen bir yıl geçti.. Yapayalnız ve hüzün dolu bir yıl..

Sonra bir sabah kapı çalındı.. Tıpkı eski günlerde olduğu gibi.. Kırmızı gülleri, üzerinde küçük kartıyla birlikte eşikteydi.. Sevgililer Günü’nü kutluyordu. Gülleri içeri aldı. Şaşkınlık içinde doğru telefona gitti. Çiçekçi dükkanını aradı… Onu bu kadar üzmeye kimin hakkı vardı ?

“Biliyorum” dedi, çiçekçi.. ” Eşinizi geçen yıl kaybettiniz.. Telefon edeceğinizi de biliyordum.. Bugün size yolladığım gülleri çok önceden ısmarlamış, parasını da ödemişti..

Hep öyle yapardı zaten, hiç şansa bırakmazdı. Dosyamda talimat var. Bu çiçekleri size her yıl yollayacağım. Bir de özel kart vardı, kendi el yazısıyla. Bilmeniz gerek diye düşünüyorum.. Ölümünden sonra çiçeklere iliştirmemi istediği kart…” Rose hıçkırıklar arasında teşekkür ederek telefonu kapattı. Parmakları titreyerek zarfı açtı..

” Merhaba gülüm” diye başlıyordu, kart.. ” Bir yıldır ayrıyız. Umarım senin için çok zor olmamıştır. Yalnızlığınıı ve acılarını hissedebiliyorum. Giden sen, kalan ben olsaydım neler çekerdim kimbilir? Sevgi paylaşıldığında yaşamın tadına doyum olmuyor. Seni kelimelerle anlatılmayacak kadar çok sevdim. Harika bir eştin dostum, sevgilim benim… Sadece bir yıldır ayrıyız. Kendini bırakma. Ağlarken bile mutlu olmanı istiyorum. Onun için bundan sonraki yıllarda güller hep kapımızda olacak. Onları kucağına aldığında paylaştığımız mutluluğu ve kutsandığımızı düşün. Seni hep sevdim.. Her zaman da seveceğim. Ama yaşamalısın. Devam etmelisin… Lütfen.. Mutluluğu yeniden yakalamaya çalış. Kolay değil, biliyorum ama bir yolunu bulacağına eminim….

Güller, senin kapıyı açmadığın güne dek gelmeye devam edecek. O gün çiçekçi beş ayrı zamanda gelip kapıyı çalacak, eve dönüp dönmediğini kontrol edecek. Beşinciden sonra emin olarak gülleri ona verdiğim yeni adrese getirip seninle yeniden ve ebediyyen kavuştuğumuz yere bırakacak..

“SENİ SEVİYORUM GÜLÜM…”

7.556 Okuma

Site İçi Arama
Adsense