Sayfalar

PostHeaderIcon Öyle İçimdesin ki – Can Dündar Aşk Şiirleri

Öyle İçimdesin ki – Can Dündar Aşk Şiirleri

Öyle İçimdesin ki - Can Dündar Aşk Şiirleri

Öyle İçimdesin ki – Can Dündar Aşk Şiirleri

Öyle içimdesin ki.
Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların.
Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın.
Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam.

Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım.
Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.
Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor.
Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.
Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de.
Çok başka bir şey.

Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan?

Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken?
Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı?

Dedim ya, başka bir şey bu.
Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde.

Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar.

Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni.
En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım.
Paylaşamadım yanlış yaptım.
Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar.
Kendimi oradan oraya vurmam.
Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam,

hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam.
Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor.
Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor.
Soluyorum, soğuyorum.
Güneş ulaşmıyor içerilerime.
Küfleniyorum, yaşlanıyorum.
Yalnızlıklar peşimde.

Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme.

Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum.
Yollar, gitgide uzadı ve karıştı.
Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var.
Ah onun ne olduğunu biliyorum.
Sonu sana geliyor her cümlenin.
Her şeyin başında içinde ve sonundasın.
Bu değişmiyor.

Öyle içimdesin ki.

Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

Çok mutluydum.

Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım.

Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

“Yine zamansız yağmurlar” dedim, “Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları” dedim,
“Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?” dedim.
Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum.

Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım.
Büyük harflerle, yalnızca adını.

Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum.

Mektup cebimde.
Cebim yüreğime yakın.
Yüreğim sende.
Sen yüreğime yakın.
Öyleyse mektup sende.

Bu kadar içimsin işte

Bu kadar..

Can Dündar

18.818 Okuma


5 Yorum “Öyle İçimdesin ki – Can Dündar Aşk Şiirleri için.. ”

  • BeyaZ MeleK says:


    Bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç?
    Hani ölmüş gibi,
    hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
    her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
    Ne zor sey degil mi ölmediğini bilmek seni hala seviyorken ?

  • BeyaZ MeleK says:


    Bir sinema koltuğunda sende iki kisi gibi oturdun mu hiç?
    Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına?
    Güzel bir kafe keşfettiğinde, güzel bir film seyrettiğinde,
    güzel bir şarkı dinlediğinde güzelliklerin eksik kaldıklarını hissettin mi ?
    Bir barın kalaballığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada?
    Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
    Bıraktığından beri ben hep iki kişiliğim sevdiğim…

  • Admin says:

     Can Dündar Aşk Sözleri, Can Dündar Aşk Şiirleri, Can Dündar Eğer Şiiri Sözleri

    O’nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz…
    Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz… ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin…
    O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain…
    sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
    ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa…
    dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse…
    hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse…
    elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse,
    kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar…
    her şiirde anlatılan O’ysa… her filmin kahramanı O… her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa…
    bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,
    iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa…
    iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa…
    eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız…
    mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken “keşke O anlatsa” diye iç geçiriyorsanız…
    kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü…
    özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu…
    hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız…
    O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse…
    ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse…
    gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;
    bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine…
    uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa…
    dışarıda yer yerinden oynuyor ve “içeri”de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa,
    nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız…
    kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim…
    gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa…
    Her gidişte ayaklarınız “Geri dön” diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla…
    …o halde yarın sizin gününüz!..
    “Çok yaşa”yın ve de “siz de görün”üz.

  • Admin says:

    Can Dündar – Bir Dost – Can Dündar – Bir Dostu Olmalı İnsanın

    BIR DOST

    Saate bakmaksizin kapisini çalabilecegi
    bir dostu olmali insanin
    “Nereden çiktin bu vakitte” dememeli,
    bir gece yarisi telasla yataktan
    firladiginda;
    “Gözünün dilini” bilmeli;
    dinlemeli sormadan, söylemeden anlamali
    Arka bahçede varligini sezdirmeden,
    mütemadiyen dikilen vefali
    bir agaç gibi köklenmeli hayatinda;
    sen,
    her daim onun orada durdugunu hissetmelisin.
    ihtiyaç duydugunda
    gidip müsfik gövdesine yaslanabilmeli,
    kovuklarina saklanabilmelisin.
    Kucaklamali seni güvenli kollari,
    dallari bitkin basina omuz,
    yapraklari kanayan ruhuna merhem olmali

    En mahrem sirlarini verebilmeli,
    en derin yaralarini açip gösterebilmelisin;
    gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz
    Onca dalkavuk arasinda bir tek o,
    sözünü egip bükmeden söylemeli, yanlis
    anlasilmayacagini bilmeli.
    Alkislandiginda degil sadece,
    asil yuhalandiginda yaninda durup koluna girebilmeli.
    övmeli Alem içinde,
    bas basayken sövmeli
    ve sen öyle güvenmelisin ki ona,
    övdügünde de sövdügünde de
    bunun iyilikten oldugunu bilmelisin,
    “hak ettim” diyebilmelisin.
    Teklifsiz kefili olmali hatalarinin;
    günahlarinin yegane sahidi
    Seni
    senden iyi bilen,
    sana senden çok güvenen bir sirdas
    Gözbebekleri bulutlandiginda
    yaklasan firtinayi sezebilmelisin.
    Ve sen
    agladiginda, onun gözünden gelmeli yas

    Can Dündar

  • merve sorguç says:

    …TİR GİT..Bir zamanlar sevdiğimi söylerdim seni.Hiç bırakmıcaz derdik birbirimize.Şarkılarımız vardı.Yürüdüğümüz yollar vardı.Şimdi ben o gülerek,el ele geçtiğimiz yolları ağlayarak geçiyorum.Neden ? Nedeni sen,ne yapsam ne etsem bir suç bulamadım kendimde.Bir suç bulsaydım eğer boş yere ağlamış olmazdım.Suçluyum diye ağlardım,seni kaybettim diye.Ama tek suçlu sensin,senin heveslerin.İşte bu yüzden senden ve kendimden nefret ediyorum.Nasıl olurda senin gibi bir şerefsizi deli gibi severim,küfür ediyorum lan kendime.Yalnızlığında amınakoydum bak.Ağlama,kıyamam derdin.Nerde lan hani nerde.Hani aşkındım,sevgilindim,ömrün olucaktım.Nerdesin şimdi hangi orospunun kolunda.Dönsen söverim lan sana dönmeni kabul etmekte neymiş.Şimdi git çöplüğünde hangi orospuyla oluyorsan ol.Hani senin için söylediğim aşk sözleri var ya onlarda yalan,kurmaca sevmiyorum seni.Ben seni sevmiş olamam.Benim sevdiğim erkek sen değilsin.Şimdi sadece hayatımdan …TİR GİT.

Hadi Sende Ekle

Site İçi Arama
Adsense