Palyaço Şiiri – Palyaço Şiirleri – En Güzel Palyaço Şiirleri
Palyaço Şiiri – Palyaço Şiirleri – En Güzel Palyaço Şiirleri
Bir Palyaçonun Ağladıkları
“Dününü hatırlamayan ve bu unutkanlığa kendilerini de dâhil eden tüm günlerin en güzel dünüdür palyaçolar, bazen de renkleri solmuş alacaklı birer ihtiyardırlar. Aslında takındıkları yabancı duygularla herkes birer palyaçodur, her palyaço bir çocukluktur, bir çocuk oyunculuğunda…”
Bir palyaço yalnızlığı düşlersin
Suskunluk renginde serinliği
Serinlik kıvamında sessizliği olan
Bir palyaço yalnızlığı düşlersin
Ve düşersin renklerine
Herkesin hatırına
Hiç kimsenin hatırlamadığı
Hatıralar vardır
Bir palyaçonun hatırında
Ve yaralıdır her biri
Denizini kaybetmiş kentler gibi
Bazen de havalı
Kentine gelmiş denizler gibi
Bir palyaço yalnızlığı düşlersin
Suskunluk renginde serinliği
Serinlik kıvamında sessizliği olan
Bir palyaço yalnızlığı düşlersin
Ve düşersin renklerine
Bilirsin artık
Herkes kendi düşünde kendi
Kendi gülüşünde yabancıdır
Hiç de yabancı olmadığı hayatlara
Yaralıdır
İşte bu yüzden
Tam bu yüzden
Hiç kimsenin hatırlamadığı
Hatıralar hatırınadır
Bir palyaçonun hatırladıkları
Düşünde gülüş
Gülüşünde düş olmayanların inadınadır
Bir palyaçonun tüm inandıkları
Henüz taşınmış bir hüzün tazeliğinde
Bir palyaço hatıralarıdır okudukların
Bir palyaçonun
En çıplak yaralarıdır
Ve ne zaman bir palyaço ağlasa
Tesadüfen bir mutluluk gelir
Fark edilmeyen hüzünler taşıyan
Ne zaman bir palyaço ağlasa
Yağış beklenir
Ansızın bir çocuk
Büyüyüverir
Bir palyaço düşlersin
Her renginin faili şiir olan
Bir palyaço yalnızlığı düşlersin
Suskunluk renginde serinliği
Serinlik kıvamında sessizliği olan
Bir palyaço yalnızlığı düşlersin
Ve gülersin renklerine
Ağladığını hiç unutmadan
…
12.235 Okuma
Palyaço
Hergün gösteride coşar
Mutlu mudur palyaço?
Neşe içinde çocuklar
İçin için ağlar palyaço.
Gösteri sürecek yine de
Herkes olmalı yerli yerinde
Gülümser acı kederine
Üzüntüyü saklar palyaço.
Sanki neşeyele dans eder
İçinde gizlenir bitmeyen keder
Gösteri böyle devam edip biter
Perdeyi sessizce kapar palyaço
Orhan Tuncay
Özgürlük
Bİrçok şehir bıraktım
Arkamda,
Lambaları yanan
Ve
Yalan palyaço bir kız
Palyaço ruhunu öldürecek
Kadar büyümüştü
İstemeden…..
Meltem Tüsen
Zaman Aylak Palyaço
zamanın tarifi bu olsa gerek
gülerken ağlatan
ağlarken güldüren
içimizdeki çocuğu
umutlarla oyalayan
aylak palyaço
zamanın içinde
sıralanmış günler
günlerin içinde sıkışmış
mutluluk parçacıkları
yüzümüzde küçük bir gülümseme
ve içimizde umutlar
bizleri yaşama bağlayan
aylak palyaço
acıyı tatlıya
umutsuzluğu umuda
ölümü yaşamaya çeviren
ve bunun tersini de becerebilen
son şakasının
nasıl ve nerede olacağını
bir türlü kestiremediğimiz
aylak palyaço…
Savaş Dinçbaş
O Palyaço Benim
Çok eğlenceli gelirim dostlarıma
Dostlarım bayılırlar bana
Benim olduğum her ortamda
Gülmek, kahkaha gırla…
Sirkteki o palyaço benim
Kimin umurunda…
Mutluluktan kelebekler gibi uçarım
Kanatlarım kırık görmezler
Semazenler gibi raks ederim
Alevler içersinde yandığımı bilmezler
Sirkteki o palyaço benim
Beni hiç farketmezler
Gülümserim ben, hiç gülemesemde
Severim hep, hiç sevilmesemde…
Çekerim her çileyi, sen çekmesende
Aynadaki yüzümü, bilmez kimse
Sirkteki o palyaço benim
İstesemde, istemesemde.
Atiye Danış
Palyaço Diamo Şiiri
Kırmızı burun büyük pabuçlar
Suratları örtmüş maskeler
Uzun çubuklar
Anlamsız bakışlar
Dört fil bir ros ros – a biner mi?
Ürkerim ben sahtekârlıklarından
Birde Diamo var
Şu üzgün olan
Altıncı sahnede çıkıp ağlamaklı bakan
Pabuçları 70 numara olan…
Palyaço Diamo’yu vurdular
Ama ölmedi
Mermi gümüştü
Mermi ona yaklaşırken gülüyordu
Sızıntı vardı yeğinde
Maskesinin ardından ağlıyordu
Hayatını güldürmeye adamış
Kendi gülmeden
Hep riyakârmış dudakları
Gözleri hüzün baz
Palyaço Diamo’yu vurdular
Afişleri indi duvarlardan
Çadırlarını topladı Mandrake
Gidiyor bak
Palyaço Diamo’yu
Buraya gömdüler…
Altıncı sahneye elaman aranıyor
Birileri Ankara haber versin
Ne sihirdir ne keramet
Maskelerin ardında felaket
Bir gün olur düşer maskeler
Çakar bire bir gudubet…
Dört fil bir ros ros – a biner mi?
Biner elbet biner
İş hilede biter
İşine gelirde orda durur
Gelmese öbür yolu bulur
Bu işte hep bir çıkış yolu bulunur
Madara maskara olan unutturulur…
Palyaço Diamo’yu vurdular
Sahne arkasında duranlar
Birileri Ankara haber versin
Altıncı sahneye palyaço arıyorlar…
Murat Gevrek
Palyaço
Ruhum bir palyaço
Sahnedeyim yine bu gece
İçim kan ağlasa da
Yüzümde gülücüklerle
Ali Avcı
Palyaço
her güne gülümsetmek için başlar palyaço
ve özene bezene hazırlanır bu sihirli anlara
yırtık pabuçlarını giyer ve rengarenk elbisesini temizler
sadece işi güldürmektir onun
ve sadece güldürdüğünde mutlu olduğu sanılır…
en çok ufak çocuklar anlar onun neden mutlu olduğunu
çünkü sadece onlarda saf gülüşü yakalar palyaço
kalabalıklarda ancak işini yapabilir
panayırlarda adı anılır ama orada bile nefes alamaz o
ve gün biter palyaço evine döner
içindeki kapıyı aralar
bakımsızlıktan gıcırdamasını bile kulak asmaz
ortalık darmadağındır
heryerde toz, karanlık ve havasızlık hakimdir
bir tek kalın kitapla yaşar orada palyaço
onu içer, onu yer, onla yatar, onla kalkar
okur, bağırır ve yalanlarını yazar oraya tek tek
ya gerçekleri nereye yazar palyaço?
sadece suya yazar parmağıyla…
ve an boyunca bilinir ve yok olur gerçekler….
ışık ise yine bir tek anda gözükür palyaçoya,
o kapıdan minik bir çocuk girdiğinde aydınlanır her taraf
ama hiç gülmez çocuk palyaçoya
hep ağlar onun dizinde
palyaço ne yaparsa yapsın güldüremez o çocuğu
tavuskuşlarını anlatır ona
ahududu kokusunu okur kitaptan
kuşların uçuşunu
arıların vızıltısını
akasyaların masalını dile getirir
taze bir aşk hikayesini paylaşır onunla
gülmesi gerektiğini ve çağırır dilinden kalemine çocuğu
ama nafile…
çocuk çünkü gitmek ister o kapıdan dışarı artık
özgürce oynamak dolaşmak ister palyaçoların toplaştığı kalabalıklarda
cebindeki elma şekerlerini vermek ister.
hergün bisikletini alıp bir gazeteci çocuk olarak,
sadece insanların mutlu olduğu haberleri yazan gazeteyi kapılarına bırakmak
ister
neden kırmızı burunlu olduklarını bir bir anlatmak ister o palyaçolara
ama bizim palyaço hiç bırakmaz onu dışarı..
suratına sert bir tokat atarak bırakıp kaçar o daracık kapıdan
ve sabahın ilk ışıklarına kadar bir papatyayla ağlar onsuz
kimse mutlu değildir o evde…
hep düşünür o çocuk, sadece gözlerinin aydınlattığı odada
bir tarafı cehenneme
bir tarafı cennete bakan
bir dağdaki uçurumun kıyısında
yüzü olmayan bir çıplak bedenin
verdiği piyano resitalini dinler hep
ağlar o notalara tutunarak kurtulmaya çalışanları o sıcakta
güler o notalardan kevserlerin döküldüğü şelalelere atlayanlara…
hiç anlatamaz oysaki o beste,
bir noktadan sonsuz doğru geçtiğini
ve her doğrunun sadece kendi doğrultusunda ilerlediğini
sadece yankılanır o seslerde palyaço olmamız gerektiğini
ve bir alman palyaçonun dediği gibi,
alışkanlıkla inanıverir insanoğlu, bir söz işittiğinde.
Böylece onun neyi düşüneceği belirlenmiş olur…
Reha Başoğul
Palyaço Pekmez de Ağlarmış
Ne zaman düğün olsa mahallede
Ya da bayram gelse daracı sokaklara
Biz çocuklara sıcacık gün doğardı
Çünkü sen de çıkagelirdin
Tin tin tin…
Aratmazdın acar keloğlanları
Ve kırmızı burunlu komik ibişleri
Hep bir ağızdan,
Bağırtırdın bizleri:
‘Palyaço Pekmez, Palyaço Pekmez! ‘
‘Bu pekmez bize yetmez.’
2/:
Sicimler sarkardı başlığından,
Ve çıngıraklı püsküller her yanından.
Türküler, şarkılar gırla giderdi.
Palyaço Pekmez o günler ne günlerdi?
Ayağın takılıp eskaza
Yuvarlanırdın mahsuscuktan aramıza
Şimdi çok gerilerde kaldın.
Daldın da çıkamadın sisli anılarımıza.
3/:
Koltuğundan gıdıklanan çocuklara,
Yine kahkahalar dağıtıyor musun?
Bilmem yalancıktan ağlıyor musun?
Söyle anılarımızın Palyaço Pekmez’i,
Afacanları yine bağırtıyor musun:
‘Palyaço Pekmez, Palyaço Pekmez! ‘
‘Bal yemez şerbet içmez.’
‘Bu pekmez başka pekmez.’ diye
Halkalı şekerler dağıtıyor musun?
Minik izleyenlerine hediye…
4/:
Yukarı kıvrık dudakların kırmızı mı yine?
Ve de ucu delik pabuçların kocaman mı?
Çık gel aniden anılarımızdan.
Özledik, çok özledik seni,
Palyaço Pekmez inan!
Yeniden yemek istiyoruz seni.
Ahmet Yozgat
Palyaço Yine Ağlıyordu
Yine
Ağlıyordu
Palyaço
Çocukların
Kahkahalarına
Karışan
Alkış sesleri
Arasında
Son çıkışını
Yaparken
Herzamanki
Gibi
Yaşlı gözleri
Birilerini aradı
Onların arasında
Sonra
Döndü
Ve
Kulise doğru
Koşmaya
Başladı
Işık German Ersoy
Bir Palyaço İkidir Aslında Şiiri
Bir palyaço
ikidir aslında,
biri ağlarken
biri güler.
Birleşir
aldatanm bir görüntüde
tek bir
duyguda…
Nurcan Göksel
Dün gece rüyamda gördüm seni…
Ağlayan bir palyaçoydun kırık kalpler sirkinde..
Ben gülmeyi unutan bir seyirci
Bomboştu bütün koltuklar
Alkışlayan yüzü kirli bir dilenci.
Dilenci konuştu kısık sesiyle
Sen yalancı tebessüm makyajını silerken.
Ben gülümsemeni beklerken…
“Kötü kalplisin” diye fısıldadı kulağıma
Verdiğim sözleri tutamadım…
Palyaço ağladı ben utandım.
Dilenciye değil kendime kızdım.
Uykumdan ağlayarak uyandım…
Gece hala karanlığa esir
Yanağımda palyaçonun dudak izi,
Gözyaşlarım bulaşmış yanağıma,
Tuzu henüz kurumamış,
Artık rüyalarım siyah beyaz.
Palyaço beyaz oluyor ben siyah…
ağlayan bir palyaço çizdim yüzüme Akortsuz keman,
yarım kalan bir öykü soğuk
şehrin, yaz şarkıları… Sevmek bir yana, gitmek
için ne çok nedensin…
Gülen bir yüz, güldüren bir palyaco..
Ağlayan bir yüz, güldüren bir palyaco..
Peki ya, güldüren palyanco’un ardındaki yürek?
Bir gün sevmeyi öğrendim öyle bi sevdim ki Kanatlarım oldu Gülüşleri Yarınları Düşünemedim Sende sev palyaço Sakla derinlerde gerçekleri..
Sev ki umut olsun insanların her yanı..
Palyaçonun dudakların da bulsunlar mutluluğu..
Dün Gerçeği öğrendim ÖyLe öğrendimki Çakıldı yüreğime mıh gibi Sende öğren gerçeği öğren ki Tecrüben olsunBugün susmayı öğrendim. Öyle bi Sustum ki Hayat konuştu Sende sus palyaço..
Suski yaşam aksın omuzlarından Dökülmesin gözyaşların sessizce..
Gülmesinler ardından sinsice Sende sus palyaço Güldüren palyaçonun ardındaki yüreği görsünler…
Yarın Gülmeyi öğreneceğim yeniden Ağlamaya son vereceğim Derin kahkaları duyacak izleyenlerim sende gül palyaço Ağlama bozulmasın makyajın Gül Ki Tekrar palyaço olabilesin..
PALYAÇO
Hüzünbaz gülmecelerin gölgesinde
Gökkuşağının yedi rengine boyandı yüzüm
Sustum… Hep sustum…
Yüzümdeki cilalı maskenin ardını
Göremedi hiç kimse
Konuştuğum zamanlar
Sustuğumu
Unutmuş göründüğüm zamanlar
Avunduğumu
Bilemediler…
Kifayet etmedi kimseye sözüm
Yetmedi kedere gücüm …
Sustum… Gülerek sustum…
Gücenmedim kimseye
Yalnız, kendime kin kustum…
Bir palyaçoyu ben diye öptüm
Etrafımdaki her şey ve herkes gitti
Bir ben kaldım orta yerinde hayatın
Yorgun ve çırılçıplak…
Önce maymun olduğum söylendi
Sonra üç maymunu oynamam !
Görmedim…
Bilmedim…
Sevmedim…
Yüreğimin liflerini
Cımbızla koparan
Anlayışsız yâr
Bana haksızlık ediyorsun…
Antakya, 13 Aralık 2011
Ali Asafoğulları