Sahi; Sen de Sevmiştin Beni Değil mi…?
Sahi; Sen de Sevmiştin Beni Değil mi…?
Aşık yanım..
-Kalp ağrım..
-Sancıyan yarım..
-Gizli yaram..
Sana dair kimbilir kaçıncı sayıklayışım..
Kaçıncı iç çekişim…
Ve kaçıncı kaçıklığım…
Avuçlarıma hapsolmuş harflerimi kaçıncı sıkışım..
Gözyaşlarımın değdiği kaçıncı üç noktalı cümlelerimin acıyışı..
Sayfamın tenine değen kalemimin kaçıncı kırılışı..
Ellerimin arasında can bulan şakaklarımın kaçıncı atışı..
Ve kaçıncı ağrışı düşlerimin…
Akla ziyan hallerimin kaçıncı halsiz kalışı…
Bir bilsen sevgili…
Ah bir bilsen…
Sahi?
Seni bu denli özlerken,dindirebilir misin acılarımı?
Sarabilir misin kanayan yaramı?
-Aklıma SEN düşünce…
Dilimde ıslanan sana dair biriktirdiklerim susar olur..
Seni anlatamayan harflerim utanır karşında..
Katleder gözyaşım seni yazamayan mürekkebi..
Anlatamadığım,yaşayamadığım otuzuncu harfim…
Sahi?
Damarlarımda dolaşan sen,akabilir misin mürekkebe karışıp?
Sen kokan sayfadan, silebilir misin suretini ?
.
.
.
-Yüreğime SEN değince…
Telaşlarım çocukluğuma karışır..
Bir serçe ürkekliğiyle ürperirim..
Titreyen dudaklarım parmaklarımda asılı kalır..
Üşür avuçlarım,yalnızlığımın elini tutar..
Sahi?
.
.
.
-Düşüme SEN düşünce…
Gözlerinde tutuklu kalır yüreğim..
İçinde “sen” olmayan düşümü düşürürüm düşümden..
Prangaya vurulmuş ayaklarımı sürüklerim peşinden..
Ömrümü ömrüne katarım her bir adımda..
Sahi?
Yüreğime vurduğun kelepçeyi çözebilir misin?
Sensizliğin esaret olduğunu bile bile,salıverir misin beni?
.
Dert yanışım…
-Dağılışım…
-Savruluşum..
-Ve biraz da aldanışım…
Adına “aşk” dedim..
Aşk’a geldim sevgili..
Yani sana…
Bir bilsen…
Ne denli sevildiğini ve özlendiğini ah bir bilsen Sevgili…
Sahi?
sahi sende sevmiştin beni değil mi… ?
6.863 Okuma
Ben Seversem Dikeni Gül , Nefreti Kül ederim,
Ağırdır Sevmelerim Her Yürek Taşıyamaz…
Ben Seversem Geceyi Gün, Demiri Yün Ederim…
Büyüktür Umutlarım Her Omuz Taşıyamaz…
Ben Seversem Bir Serçe Nabzının Atması,
Bebeğin İlk Uykuya Yatması Gibi Severim…
Ben Seversem Toprağın Yağmuru Tatması ,
Yağmurun Çiçeğe Can Katması Gibi Severim…
Ben seversem Martıların Denizi,
Denizin Balıkları Sevdiği Kadar Severim…
Ben Seversem Tutsaklığın Hürriyeti,
Hürriyetin Özgürlüğü Sevdiği Kadar Severim…
Ben Seversem Ecel Günü Geldiğinde,
Yerine Beyaz Kefen Giyecek Kadar Severim…
Ben Seversem Ölmeye Gidiyoruz Dediğinde,
Neden Değil , Ne Zaman Diyecek Kadar Severim…!
Ya Canim Ellerini Tutmak Isterse
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler…
Arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer…
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile
En güzel yerde başlatılsaydı eğer…
Utanılacak bir şey değildir ağlamak
Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık
Çalınan birinin kalbiyse eğer…
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların
İnsan bütün derilerden soyunabilseydi eğer…
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses
Hiçbir zaman duyulmasaydı eğer…
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar
Kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer…
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla
Öylesine delice bakmasalardı eğer…
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
Kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer…
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin
Son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer…
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman
Meydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer…
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman
Beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer…
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla
Tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer…
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi
Yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer…
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar
Son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer…
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri
Her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer…
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de
Dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer…
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel
Namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer…
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından
Dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer…
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de
Sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer…
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine
Kulağına okunacak biri olsaydı eğer…
İnanmak mümkün olmazdı
her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de
Kartvizitinde ‘onca ayrılığın birinci dereceden failidir’ denmeseydi eğer…
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar
İhanetinden onlar da payını almasaydı eğer…
Issızlığa teslim olmazdı sahiller
Kendi belirsiz sahillerinde
amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer…
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım….
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da…
Ya canım ellerini tutmak isterse !!!
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu…
Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına…
Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer !!!
Can YÜCEL
”Ah Be İSTANBUL Sen Değilmisin Bir Boğaz
Uğruna Koca Şehri Ayıran…Kim Bilir Ne Sevdaların Ahı Var Üzerinde ki
Kavuşmuyor İki Yakan….
Öğrendim ki…
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Öğrendim ki…
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Öğrendim ki…
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Öğrendim ki…
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.
Ataol Behramoğlu